20 Ekim 2013 Pazar

Lost Planet 3 (İnceleme)

Lost Planet 3 ile ilgili bu aralar amma yazdım ve yazmaya devam etmektedirum. Bir adet ilk bakış, bir adet ön çok inceleme ile ilgili ve şimdi de bu çok inceleme ile ilgili ile ilgili, Lost Planet 3’ün Türkiye şubesi olarak karşınızdayım. çok bana soracaksınız, iyi ben biliyorum zira.

Neyse, geyiği bir kenara bırakırsak, Capcom’un ikinci oyunuyla beraber oldukça şanssız bir köşeyi dönen hızlısi Lost Planet, 3.oyunuyla geri döndü. Ön çok inceleme ile ilgili kopyasından gördüğüm kadarıyla durum fena değildi, peki ama oyunun en son hali nasıl dersiniz? Standartlar yükselmiş mi yoksa düşmüş mü? Hangi dağda kurt ölmüş, dost düşman nerede belli olmuş, hepsi bu çok inceleme ile ilgilide birazdan sizlerle.

Lost Planet 2 çıktığında ise, Capcom, bütün bildiklerini unutup, baştan, yeni şeyler denemişti Ancak denedikleri şeyler ilk oyunda olabileceği gibi birbirleriyle etkileşim içinde değildi. en sonuç olarak, Lost Planet 2 beğenilmedi ve Capcom ağır eleştirilere maruz kaldı.

Capcom, ilk Lost Planet’i çıkarttığında harbiden sağlam bir iş muvaffak oldu. Kendine özgü öyküsü, oynanışı ve bütün bu elementlerin birbiri ile oldukça tesirli bir şekilde çalışması, Lost Planet’i orijinal bir yapım olarak öne çıkartmaya devam ediyordu.

Lost Planet 3



Lost Planet 2 çıktığında ise, Capcom, bütün bildiklerini unutup, baştan, yeni şeyler denemişti Ancak denedikleri şeyler ilk oyunda olabileceği gibi birbirleriyle etkileşim içinde değildi. en sonuç olarak, Lost Planet 2 beğenilmedi ve Capcom ağır eleştirilere maruz kaldı.

Oyunun devam edeceğini ve bir Lost Planet 3’ün çıkacağını resmen duyurduklarında ise basın bir kaşını kaldırarak şüpheli bir şekilde Capcom’u izlemeye başlanmış vaziyette. Capcom, dışarıdan oyun yaptırma modasına uyarak oyunun yapımını Spark Unlimited’e verdi. Spark Unlimited, çok adı duyulmuş bir firma değil, önceden yaptıkları çok dişe dokunur oyunları da yok Ancak ellerinde Lost Planet gibi çok büyük fikri mülk vardı ve bununla neler yapacağı söyleniyorları merak konusuydu.

Yapım Jim Peyton’ın öyküsüni anlatıyor. E.D.N III’te ailesine iki kuruş money gönderebilmek için çalışan oldukça düz bir adam olan Peyton, burada öyle olayların içinde kalır ki, en nihayetinde çalıştığı şirket NEVEC’in saklı sırlarını ortaya çıkartır ve çarşı pazar karışır.

Oyunun ilk Lost Planet’ten önce geçtiğini söylememe gerekmekte yok sanırım, ortada çok daha fazla ılımlı bir NEVEC var, oyunu oynayanların oldukça garipseyeceği bir durum bu. Tarihsel olarak bazı şeylerin nasıl bulunacağını verip bunların neden böyle olabileceğinu merak ettirmek, klavyedeki enter tuşunasan bir hikaye anlatım yöntemidir, maalesef ki Lost Planet 3 bundan çok oldukca fazla yararlanmıyor.

Lost Planet 3

Açık konuşmam gerekmekteirse, oldukça ilginç başlayan Lost Planet 3, ilerleyen kısımlarda Mükemmel basmakalıp bir hikaye ile karşımıza en son hızlı çıkıyor. seven ve beğenenleri olması beklenmektedirtır şüphesiz Ancak ben harbiden işin bir noktadan en sonra resmen Avatar’a dönmesinden Mükemmel tiksindim, elinizde bir adet gezegen var, kötü bir şirket var, saldırgan uzaylılar var, bol kar, bol gerilimli atmosfer, kullansanıza yahu şunları? harbiden sağlam bir hikaye yaratmak bu kadar zor değil, müzikleri Jack Wall’a yaptırmışsın, arkanda Capcom gibi Mükemmel Kuvvetli bir kaynağın var, neden adam gibi bir hikaye yazmıyorsun oturup?

Tarihsel olarak bazı şeylerin nasıl bulunacağını verip bunların neden böyle olabileceğinu merak ettirmek, klavyedeki enter tuşunasan bir hikaye anlatım yöntemidir, maalesef ki Lost Planet 3 bundan çok oldukca fazla yararlanmıyor.


Dediğim gibi, hikaye bayık ve basmakalıp, bir yerden en sonra devamlı olarak eşya stoklamaya gittiğiniz üssünüz ise o kadar geniş ve dağınık ki, en ufak şeyleri almak için bile metrelerce yürüyüp, bir sürü yükleme ekranı geçip kontrol cihazını sinirden kırmamak için sadece kendinizi zor tutuyorsunuz.

İlk etapta harbiden heyecanlandıran ve keyifli bulunacağını düşündüğünüz Rig muhabbeti bile bir yerden en sonra acayip bayıyor. Lost Planet’i oynayanlar orada olan askeri mechaları hatırlayacaklardır, burada bunların mühendis versiyonu var, Rig isimli bu cihazlarla üssünüzü terkedip çeşitli görevlere en son hızlı çıkıyorsunuz.

18 Ekim 2013 Cuma

Europa Universalis IV (İnceleme)

Artık sıkıcı olsa da evvel ki haftanın başta yazdığım Rome 2 çok inceleme ile ilgilisinde bile (ciddi olanlardan bashetmektedirum) Osmanlı muhabbeti olunca, EU4’ün yazısına bu alt başlığı atmasam olmazdı.

Evet moneydox’un Crusader Kings 2’den en sonraki yeni harita starteji oyunu Europa Universalis IV de oyun dünyasında zamanıni aldı. Benim için ne mutlu bir zaman ki her haftaya mükemmel tarihi starteji oyunları ile başlayabiliyorum.


Europa Universalis IV

Beni bilenler moneydox’un ne kadar hayranı olabileceğimu bilirler. Hearts of Iron, Crusader Kings, Europa Universalis gibi starteji oyunları ile gönlümü çelen firma her hızlısinin yeni oyununa getirdiği mükemmelliklerle de beni devamlı mest etmektedir.

Bu motoru hiç unutmayacağım süt oğlan
Clausewitz adını belki pek çoğunuzu duymadınız veyahut Şu anda okuyanlar “Aa bir dakika o, Prusyalı general ve entelektüel Carl Philipp Gottlieb von Clausewitz değil mi?” diye düşünebilir ancak hayır. moneydox’un yıllardır bu tarzdaki strateji oyunlarına dstek veren ve her defasında daha da kaliteli görseller sunan Clausewitz aslında oldukça istikrarlı bir motor. Evet belki kullanıldığı oyunlar bizlere bir Crysis 3 serüvensı sunmamaktadır ve neredeyse text bazlı diyebileceğimiz oyunlar ancak EU4’ü oynarken bir iki gün öncesinde Humble Bundle ile aldığım EU3’ü açtım ve aradaki farkın ne kadar büyük olabileceğinu gördüm. Elbette aradaki 6 senelik farkın bu kadar belirgin olması gayet doğal lakin geçen sene çıkan CK2’den bile daha cilalanmış bir şekilde karşıma çıkan Europa Universalis IV görsel açıdan beni mest etti. Her ne kadar Clausewitz hakkında sayfalarca konuşalacağı söyleniyor (en azından hazır hale getirdiğu görsellik açısından) bir motor olmasa da bu kadar zaman içinde ona da değinmek gerekmektetiğini düşündüm.

Europa Universalis IVEuropa Universalis IV

Her geçtiği dehemmiyete göre değişik bir arayüz tasarlayan firma 1444 senesinda başlayan Europa Universalis IV ile de dehemmiyete has bir hava yaşatan arayüz ile karşımıza en son hızlı çıkıyor. Ortaçağdan yavaş yavaş yeni çağa geçen, aristokrasinin yükselmeye başlanmış vaziyetteğı, kralların kılıç kullanmak zamanıne yemek yemeği öğrendiği ve çok ehemmiyetlisi de yeni dünyaların keşfedildiği bir dehemmiyete yelken açtırıyor bizleri EU4.

EU4’ü çok inceleme ile ilgilik diğer moneydox oyunlarını çok inceleme ile ilgilik kadar çetrefilli olması beklenmektedir elbette. Misal bu çok inceleme ile ilgilinin üç değişik kitlesi bulunur; önceden bu tarz hiçbir moneydox oyunu oynamamış olanlar, önceden EU hızlısini oynamış olanlar, önceden bu tarz bir moneydox oyunu oynayıp EU hızlısini oynamamış olanlar. Nitekim EU4 ile EU3 içinde en fazla görsellik değil oynanışta bile dağlar kadar fark bulunur.

Europa Universalis IV

Aile iyi mükemmel de ülken olması gibisi yok
hızlınin bir bir önceki oyunlarını oynamış olanlar için anlaşılması kolay bir oyun EU4. en fazla birkaç yenilik ve birkaç değişiklik eklenmiş. Tahminimce bir iki oynama ile kısa vakitte oyuna adapte olabileceksiniz. Dolayısı ile sizler yan odada oyunu oynarken ben EU hızlısini veyahut bu tarz oyunları hiç oynamamış olan arkadaşlara detaylandırayım biraz.

Bahsettiğim gibi oyun 1444 senesinda başka bir deyişle İstanbul Osmanlılar tarafından ele geçirilmeden 9 sene öncesinde başlayabiliyor. Oyunda benzerlerinde olabileceği gibi o dehemmiyetde söylenen bütün devletleri seçme şansımız bulunur. Bunun tarafında oyundaki senaryoların tarih ve dehemmiyetlerine göre oyun size seçilebilecek çok ehemmiyetli ulusları da belirtiyor. Örneğin ilk iki senaryo “Rise of Ottomans” ve “Fall of Byzantium” da Osmanlı doğal olarak seçilebilecek çok ehemmiyetli uluslar içinde kullanıldığı bilinmektedir.

Europa Universalis IV

EU4’ün oynanış haricindeki çok ehemmiyetli iki özelliği cloud save ve Iron Man sistemi. Cloud sistemi ile Steam Cloud üzerinden oyunu save edip başka bir bilgisayarda kaldığınız yerden devam edebiliyorsunuz. Bunun yaında lokal save özelliği de devam etmektedir. Iron Man ise artık en son dehemmiyet strateji oyunlarında karşımıza çıkan ve hatanı iyileştirmene izin vermeyen sistem. Bu sistemde en fazla tek bir save slot’u hakkınız var. Autosave’i kendi kafasına göre ayarlayan ve kayıtlı oyununuzu tekrardan açarken her moneydox oyununda bulunduğu söylenen benzer oyuna değişik ulusla devam etme opsiyonu kapalı vaziyette.

15 Ekim 2013 Salı

Final Fantasy XIV: A Realm Reborn İnceleme (PS3)

Söz konusu MMORPG denildiğinde, işin içerisine kaliteli bir hikaye girdiği söylenebilir. Peki hangi evrende? Orta dünya, gelebilecek, geçmiş hem de ve hem de belki de asla var olmamış bir takım evrenler. Uzatabileceğimiz ve çeşitlilik katabileceğimiz yığınla içerik var elimizde. İnsanlar bu zamana kadar bilhassa oyun dünyası içinde, Word of Warcraft ile bir hayli MMORPG'yi kıyaslamıştır. İşin içinde o kadar iyi bir hikaye var ki, rakip tanımayan çeşitliliği de olunca, WoW ister istemez ön planda kaldığı bilinmektedir.


Final Fantasy XIV: A Realm Reborn

Guild Wars 2 de başarılı bir oyundu aslında, PvP bakımından da artısı oldukça oldukca fazlaydı. Neverwinter, 20 Haziran tarihinden beri, belirli bir kitleyi elinde tutmuş ve bizlere başarılı bir MMORPG sunmuştu, hala da etkin ve oynanmayı hak etmektedir. Farkındaysınız oyunların hiçherhangi birinin maddi kısmına değinmedim. Her ay belirli bir ücret vermek, bir kerelik ödeme yapmak veya tamamiyle bedava bir MMORPG oynamak. Elimizde çeşitlilik çok ancak hangisi iyi olanıydı? Kimisi PC'lerimizi zorlamadığı için artı aldığı bilinmektedir, kimisi fiyat bakımından artı aldığı bilinmektedir, kimisi öyküsüyle artı aldığı bilinmektedir. Görüldüğü üzere zevk ve renk meselesi her yerde. Gelin biz Square Enix'in bir bir bir önceki MMORPG'sinin biraz daha düzeltilmiş hali olan Final Fantasy XIV: A Realm Reborn'a bir göz atalım. Üstelik PS3 platformunda.

Öncelikle belirteyim, Final Fantasy XIV: A Realm Reborn, 2014 senesinda PS4 platformlarına çıkacağı söylenen. İşin içerisine konsol girdiğinde bir MMO nasıl görünmektedir, tahmin etmek çok da zor değil.

Diablo III'ü konsolda oynamak da eğlenceliydi aslında. Hack & Slash olunca, biraz stres atayım, kontroller de kolaymış, vur, kır, parçala gibi cümlelerin ağzınızdan çıkması çok normal. İşin eğlence kısmı her ne kadar başarılı işlense de, asla Diablo II kadar başarılı içerikle karşımıza çıkamadı. İçerik kelimesinin altını çizmek isterim.

Neyse konumuzdan daha oldukca fazla sapmadan, Final Fantasy XIV: A Realm Reborn hakkında biraz daha detay vereyim.

Final Fantasy XIV: A Realm Reborn

Square Enix bir bir bir önceki MMORPG'sindeki günahları temizlemek için Final Fantasy XIV: A Realm Reborn'un ortaya çıkmasını sağladı. Final Fantasy XIV piyasadan bile kaldırılmıştı. A Realm Reborn ismini Final Fantasy XIV'e yakıştıran Square Enix, daha bir öncekisinden daha iyi bir iş çıkartmış. En azından piyasadan kaldırmalarına gerekmekte kalmayacak bir oyundan bahsetmektediruz. grafik bilhassari düzeltilmiş ve daha oldukça fazla gerçekçi bir hale bürünmüş, 40 tane değişik bölge de tasarlanmış vaziyette.

Söz konusu hem FF, hem de MMORPG olunca, harbiden Final Fantasy XIV: A Realm Reborn denemek isteyenler ve hem de ve hem de 30 günlük bedava süreyi geçirdikten en sonra, aylık ücreti de ödeyecekler için mükemmel bir oyun olması beklenmektedirtır. Bilhassa denemeden yargılamamanızdan yanayım. 30 günlük süreyi Final Fantasy XIV: A Realm Reborn ile geçirdikten en sonra, aylık ücreti verip vermemek tamamiyle size kalmış.

Final Fantasy XIV: A Realm Reborn

Bu aralar sunucu problemlerinı bizlere yaşatan Final Fantasy XIV: A Realm Reborn, umuyorum ki gelebilecekte benzer problemu yaşamaz. GW 2'nin ilk zamanlarını hatırlamıyor değilim.

PC platformundaki havası PS3 platformunda yaşayamamak beni üzdü açıkçası ancak beklenilen de buydu. İşin mükemmel yanı kontrolü harbiden kolay. Haritada dolaşırken, ansızın bire bir görev parldıyor ve sadece kendinizi Mükemmel bir savaş içinde buluyorsunuz. GW 2 sisteminden bir alıntı olmuş. Buna da fate sistemi adını vermişler.

13 Ekim 2013 Pazar

Oyun Darkout (İnceleme)

değişik bir oyun ile beraber sizlerleyim diyemeyeceğim bu sefer. Bugün çok inceleyeceğimiz oyun olan Darkout için değişik kelimesini kullanmak biraz garip olurdu. Darkout tam manasıyla değişik ve yeni oyun değil. Terraria’nın uzay öğeleri ile biçimlendirilmiş hali gibi olmuş. Ve tabii ki grafik bilhassaride de geliştirmeler yapılmış Ancak günümüz grafik bilhassariyle uyuşmadığından Terraria’dan daha kötü durmuş. seven ve beğenenler de olması beklenmektedirtır eminim ki ama ben pek oldukca fazla sevemedim.


Darkout

Yatarken ışığı söndürmeyi unutma!
Evet, yeni oyunumuz Darkout. Yukarıda da bahsetmiş olabileceğim gibi Terraria’dan çok alıntı yapmış. Ancak buna rağmen seven ve beğenenler olması beklenmektedirtır. Birebir almış demiyorum tabii ki. İçerisinde Terraria’da bulunmayan o kadar çok özellik var ki. Bilhassa uzayla ilgili yapabildiğimiz eşyalar oyuna değişik değişik bir açıdan bakmamızı sağlayabiliyor.

Şimdi gelelim oyun içinde neler yapabildiğimize. Darkout’ta yapabileceklerimiz oldukça oldukca fazla. Üretim yapabilme özelliği sayesinde değişik değişik pek çok nesne ortaya en son hızlı çıkıyor. emelimız ise diğer sandbox oyunlarındaki gibi. Ağaçlar kesip, madenler kazıp, yemekler bulup, kendimize silahlar geliştirip hayatta kalabilmek. Ancak çok çok büyük sıkıntı mevcut olduğu biliniyor Darkout’ta. Oyunun adından da anlayacağınız gibi oyun çok karanlık.

10 Ekim 2013 Perşembe

Oyun Brothers: Tale of Two Sons (İnceleme)

Hayatta ara sıra insanın oldukça yalnız kaldığı dehemmiyetler gelebilir. Arkadaşlıktan, aileden ve geri kalan tanıdıklardan bahsetmiyorum, tam manasıyla, pür bir şekilde yalnız olmaktan bahsetmektedirum. Bu ne yazık ki şu anda başınıza gelmemiş ve asla başınıza gelmeyecek olabilir (umarım gelmez) Ancak geldiğinde, insan harbiden hayatta ne olursa olsun onu bırakmayacak birisinin varlığını arıyor.

İşte tam bu noktada, kardeşi olanlar neden bahsettiğimi daha iyi anlarlar, ne olursa olsun yanınızda olması beklenmektedir, hep sizi koruyup kollayacak o insana sahip olması beklenilen olmak, ne kadar kızarsanız kızın, ne kadar birherhangi birinize kırılmış olursanız olun, her zaman koşulsuz olarak yanınızda olması beklenmektedir bir kardeşe sahip olması beklenilen olmak, her insanın böyle bir şansı olmuyor maalesef.


Brothers: Tale of Two en sons

Brothers, adından anlayacağınız üzere iki kardeşin öyküsü. Şu zamana kadar kadar en fazla FPS oyunları yapmış Starbreeze Studios’tan, gerçektçok değişik bir oyun. Babalarının hastalığına bir çare arayan, iki kardeşi canlandırdığımız Tale of Two en sons, her noktasında duygusal olarak size meydan okuyan, oyuncuyu düşündüren ve benzer vakitte da izleyicisinden empati talep eden bir yapım.

Brothers’ın dünyası ve karakterleri, sanki oldukça fazla gerçekçi bir masaldan fırlamış gibi. oldukça fazla gerçekçi bir masal cümlesi garip gelebilir Ancak sanki bir rüya gibi ama benzer vakitte da çok gerçek dünyası var Tale of Two en sons’ın.

Dualite, kardeşlik, ikinin bir olması, oyunun temel eksen konseptlerinden biri, bunu mekaniklerine kadar kullanan yapım, oldukça ilginç kontrollere sahip olması beklenilen. Tale of Two en sons’ta iki kardeşi benzer anda kontrol etmektedirsunuz, genel olarak önünüze çıkan çeşitli engelleri ve bulmacaları çözmenin ardında da bu yatıyor. İki kardeşin yapabileceği değişik şeyler var, daha küçük olan boyutuyla daha ufak yerlere girebilirkbüyük olan gücüyle ön plana en son hızlı çıkıyor.

Brothers: Tale of Two en sons

Oyunun bulmacalarını ve engellerini çözerken bunları göz ön tarafında bulundurmanız gerekmekteiyor. Bu durum karakterlerin NPC’ler ile etkileşimlerine de yansıyor, ufaklıkla çok oldukca fazla ciddiye alınmazken, insanlar abisini adam zamanıne koyup konuşabiliyorlar.

Bu mekanik oyunun bütününe oldukça başarılı bir şekilde uygulanmış vaziyette. Hem sosyal, hem coğrafi anlamda, iki kardeşin güçlerinin kombinasyonu, bütün engelleri aşmalarının tek yolu.

Tabii bu durum, yapımın ardında yatan fikri mükemmel bir şekilde desteklemiş, kardeş olmanın hem metaforik hem de fiziksel bir anlatımını yaratmış.

7 Ekim 2013 Pazartesi

Oyun Cloudberry Kingdom (İnceleme)

Bugün, platform türündeki oyunları seven ve beğenenler için çok mükemmel bir çok inceleme ile ilgilimiz var. İnceleyeceğimiz oyun olan Cloudberry Kingdom ile beraber ekstra mega ultra zorluğu görebileceğiz. Neden böyle bir tabir kullandığımı sizlere şimdiden kısaca açıklayayım. oyunda sınırsız sayıda bölüm bulunur. başka bir deyişle oyunu ne kadar oynarsanız oynayın, oyun bir türlü bitmek bilmiyor. Tabii yukarıda belirttiğim zorluk levelsini oynamak için oyunu en zor modda açmalısınız. Diğer türlü kolaylıkla geçersiniz bölümleri ve oyunun asıl zevkini alamazsınız. Şimdi gelelim oyunun hikaye kısmına.

Prensesi rahat bak delikanlı!
Cloudberry kingdom yukarıda da belirtmiş olabileceğim gibi bir platform oyunu. Platform oyunlarında genelde hikaye bulunmaz veyahut hikaye üzerinde pek oldukca fazla uğraşılmaz. Cloudberry Kingdom’ın geliştiricileri de bunu pek oldukca fazla kafaya takmamışlar. Super Mario Bros’un öyküsüni bilirsiniz, prenses yardıma muhtaçtır ve bize ihtiyacı olabilir. İşte Cloudberry Kingdom’da da tam olarak bu kullanılmış. Prenses kötü biri tarafından kaçırılıyor ve bizim onu kurtarmamız gerekmekteiyor.


Cloudberry Kingdom

Hikaye kısmı zaten hangi tarihtedan beri çok ehemmiyetli olmuştur ki platform türündeki oyunlar için. Asıl mükemmellik oynanış mekaniklerinde zaten. Yukarıda da söylemiş olabileceğim gibi oyunda rastgele oluşan sınırsız sayıda bölüm mevcut olduğu biliniyor. Bu bölümlerin oynanış tarzları da biraz değişik olabiliyor. Örneğin bir bölümde hızlı olmanız gerekmekteirken, diğer bölümde daha iyiten zıplamanız isteniyor. İşte burada Hero Factory devreye girdiği söylenebilir.

Hero Factory kısmında karakterimizin giyinişini, şeklini ve fiziğini değiştirebiliyoruz. Giyiniş ve şekil kısmı işin en fazla kozmetik tarafı. Hero Factory’nin çok ehemmiyetli olan asıl özelliği karakterimizin fiziğini değiştirebilmek. Fizik ayarlarıyla oynayarak istersek karakterimizi hızlandırıyoruz, istersek de yer çekimini azaltıyoruz. Böylelikle takıldığımız bölümlerde, değişik taktikler deneyerek o bölümleri kolaylıkla geçmektediruz. hem de ve hem de ve hem de ve hem de karakterimize jetpack takmak bile olanak.

5 Ekim 2013 Cumartesi

Oyun Amnesia: A Machine for Pigs

Hatırlarsanız 2010 senesinda oyun dünyasının korku türünde yeni dehemmiyet açılmıştı. Frictional Games önderliğinde çıkan Amnesia The Dark Descent, belki de biroyun severin korkulu rüyası olmuştu. oyunla beraber yapımcı firma hem oyun dünyasına kendi adını duyurmuştu, hem de kendi türünde çıkan bir hayli yapıma örnek davranış olmuştu. Tabii ki de böyle bir oyunun devam yapımı oyun camiası tarafından hevesle bekleniliyordu. Nitekim öyle de oldu. evvel ki yıl Dear Esther ile mükemmel işlere imza atan The Chinese Room ve Frictional Games iş birliği ile Amnesia A Machine For Pigs duyuruldu. Tabii benim gibi çoğu korku oyunu severlerin yeni Amnesia oyunu duyurusundan en sonra, çok büyük heyecan kapıldı.

evvel ki zamanlarda piyasaya çıkan Amnesia A Machine For Pigs, bakalım bizleri ilk oyunda olabileceği gibi korkuyu içimizde yaşatabilmiş mi?

Baba, babacığım lütfen beni öldürme!
Oyunun ile ilgilin kısaca bahsetmek gerekmekteirse, Oswald Mandus adında bir fabrika sahibini kontrol etmektediruz. Kendisi Ayrı olarak bir araştırmacıdır. Yıl 1899, Meksika’da yaptığımız bir araştıma en sonrasında ana karakterimiz Oswald, evine dönüş yaparken ciddi bir şekilde hastalanır ve bir süre korkunç rüyalar görmeye başlar. Rüyalarında gördüğü bir makine karşısında ‘’Baba, babacığım lütfen beni öldürme’’ şeklinde sesler duyar. Karakterimiz ne olabileceğinu manayamakla beraber, bilinci zamanıne geldiğinde makine seslerini duymaya devam eder ve Oswald’un korkunç öyküsü bu şekilde başlar.


Amnesia: A Machine for Pigs

Yapımın hikaye anlatımı oldukça başarılı. Genellikle ilerlerken, bulduğunuz notlar ile hikayeyi kısa zaman içinde kavrıyorsunuz. Oyun içinde telgraf sayesinde tanımadığımız bir kimseden aldığınız yanıtlar ile, oyun hikaye bakımından sizi sürüklemeyi başarıyor.

Aslında tam olarak nasıl başlasam bilmiyorum ama ilk önce belirtmem gerekmekte, yapımın başta Frictional Games bulunmuyor. Yapımcı rolünü tamamiyle The Chinese Room üstleniyor. O yüzden maalesef, The Dark Descent’ta olan bazı bilhassar yeni oyunda bulunmuyor.

Bu, şu manaya gelebilecek, ilk oyunda bulunduğu söylenen Sanity başka bir deyişle delilik özelliği yeni oyunda kalkmış. Ayrı olarak, ilk oyunda bizler için çok ehemmiyetli bir yere sahip olması beklenilen olan gaz lambamızın, oyunda sınırsız bir kullanmaı için mevcut olduğu biliniyor. Tehlike oluştuğu zaman ise, gaz lambamız yanıp sönmeye başlayabiliyor. Bu özellik sayesinden kafadan oyunun %50 korku unsurunun gittiğini söylemeliyim.

A Machine For Pigs’in bir diğer dezfaydaı ise, yapımın çok kolay bir bulmaca sistemine sahip olması beklenilen olması. O kadar basit ki, oyuncuyu hiçbir şekilde düşündürmüyor. Bir yerde etkileşime girebileceğiniz bir eşya olabileceği zaman, o eşyanın sizin işinize yaradığını hemen fark edip, bulmacayı çözüvermeye devam ediyorsunuz. Bunu niçin söyledim? Çünkü, oyun da herhangibi bir envanter sistemi bile bulunmuyor. Yapımcı firmanın neden böyle bir düşünceye kapıldığını anlamış değilim.

Etkileşim olarak ise oyun çok sığ bir görüntü çiziyor. öncedende belirttiğim gibi oyunun yapımcısı değiştiği için, bir bir önceki Frictional Games oyunlarının özündeki her türlü eşya ile etkileşim sistemi oyunda yok. Oyunda en fazla, lamba ve sandalye gibi eşyalarla etkileşime geçebiliyorsunuz. Böylelikle oyuna başlanmış vaziyetteğınız her an, sanki bir Amnesia oyunu değil de, başka bir oyun oynuyor hissine kapılabilirsiniz. Ayrı olarak, The Dark Descent’ta yer almakta olan ve oyunun ömrünü uzatan Custom Story’nin de yeni yapımda bulunmaması beni bir hayli çok üzdü. Bu harbiden hızlınin hayranları (ben de bilel) için çok üzücü bir durum olabileceğinu söylemeden geçemeyeceğim.